ED’İYE VE EZKÂR

DENİZDE OKUNACAK DUA

Mahmut Sami Ramazanoğu Hazretleri’nin kıymetli eseri “Dualar ve Zikirler” kitabı “Ed’iye ve Ezkar” bölümü altında yer alan “Denizde Okunacak Duâ” kısmı…

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

Allah’ım, ey yüceler yücesi, ey azamet sahibi, ey Halîm, ey Alîm, Sen benim Rabbimsin, Sen’in ilmin bana yeter. Ne güzel Rabdir benim Rabbim, ne güzel dayanaktır bana yeten Rabbim. İstediğine yardım edersin, Sen Azîz ve Rahîm’sin. Hareketlerde, sâkinliklerde, kelimelerde, irâdelerde, hatıra gelen şeylerde bizi; şüphelerden, zanlardan ve gayblerin araştırılması sebebiyle kalblere gelen evhâmlardan korumanı istiyoruz. Şüphesiz “îman sahipleri imtihandan geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı. Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık (îman zaafı) bulunanlar: «Meğer Allah ve Rasûlü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuş!» diyorlardı.” (el-Ahzâb, 11-12) Bizi sabit kıl ve bize yardım et. Mûsâ –aleyhisselâm-’a denizi müsahhar kıldığın gibi bize de bu denizi boyun eğdir. Ateşi İbrâhim –aleyhisselâm-’a, dağları ve demiri Dâvûd –aleyhisselâm-’a, rüzgârı, şeytanları, cinleri ve insanları Süleyman –aleyhisselâm-’a boyun eğdirdiğin gibi yerde, gökte, mülkte ve melekûtta Sana âit olan bütün denizleri, dünya ve âhiret denizlerini bize musahhar kıl. Bütün her şeyi bize musahhar kıl ey her şeyin melekûtu elinde olan! (Üç defâ: Kâf-hâ-yâ-ayn-sâd). Hâ-mîm-ayn-sîn-kâf.

Bize yardım et, şüphesiz Sen yardım edenlerin en hayırlısısın.

Bize fetih ver, şüphesiz Sen muzaffer kılanların en hayırlısısın.

Bizi mağfiret et, şüphesiz Sen mağfiret edenlerin en hayırlısısın.

Bize merhamet et, şüphesiz Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.

Bizi rızıklandır, şüphesiz Sen rızık verenlerin en hayırlısısın.

Bizi hidâyete erdir ve bizi zâlim insanların elinden kurtar.

İlminde olduğu gibi bize güzel bir rüzgâr ver. Onu rahmet hazînelerinden üzerimize yay, bizi onunla; dînde, dünyada ve âhirette selâmet ve âfiyetle en güzel şekilde kerem ile taşı. Şüphesiz Sen her şeye kâdirsin.

Allah’ım, işlerimizi kolaylaştır, kalblerimize ve bedenlerimize dînimiz husûsunda ve dünyamızda rahat, selamet ve âfiyet ver. Bize, seferde ve mukîm iken sahip, koruyucu ve yardımcı ol. Ehlimizi Sana emanet ettik. (Üç defâ: Düzle/kör et) düşmanlarımızın yüzlerini düzle/gözlerini kör et, onları oldukları yerde çirkinleştir ve hayvan sûretine çevir ki bizim üzerimize gelmeye yol bulamasınlar. “Dilesek onların gözlerini büsbütün kör ederdik. O zaman doğru yolu bulmaya koşuşurlardı, ama nasıl görecekler? Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!” (Yâsîn, 66-67)

“Yâsîn, hikmet dolu Kur’ân hakkı için, Sen şüphesiz peygamberlerdensin. Doğru yol üzerindesin. (Bu Kur’ân) üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir. Andolsun ki onların çoğu cezâyı hak etmişlerdir. Çünkü onlar îman etmiyorlar. Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır. Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.” (Yâsîn, 1-9)

(Üç defâ: Yüzleri kara olsun.)

“Bütün yüzler (insanlar), diri ve her şeye hâkim olan Allah için eğilip boyun bükmüştür. Zulüm yüklenen ise, gerçekten perişan olmuştur.” (Tâhâ, 111)

Tâ-hâ, Tâ-sîn-mîm, Hâ-mîm-ayn-sîn-kâf.

İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir mâni vardır, birbirine geçip karışmazlar.” (er-Rahmân, 19-20)

(Yedi defâ: Hâ-mîm) İş kızıştı, yardım geldi, artık bize karşı onlara yardım edilmez.

“Hâ. Mîm. Bu Kitap mutlak galip, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azâbı çetin, lütuf sahibi Allah tarafından indirilmiştir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak O’nadır.” (el-Mü’min, 1-3)

Bismillâh, kapımızdır; Teberâke duvarlarımızdır; Yâsîn, tavanımızdır. Kâf-hâ-ya-ayn-sâd, bize yetendir; Hâ-mîm-ayn-sîn-kâf, himâyemizdir.

(Üç defâ:) “…Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir.” (el-Bakara, 137)

Arş’ın örtüsü üzerimize salınmıştır, Allah’ın gözü bize bakmaktadır, Allah’ın kuvveti sâyesinde bize güç yetirilemez. Allah benimle beraberdir.

“Allah onları arkalarından kuşatmıştır. Hakikatte o (yalanladıkları, aslı) Levh-i Mahfûz’da bulunan şerefli Kur’ân’dır.” (el-Burûc, 20-22)

“…Allah en hayırlı koruyucudur. O, acıyanların en merhametlisidir.” (Yûsuf, 64)

“Şüphesiz ki, benim koruyanım Kitab’ı indiren Allah’tır. Ve O bütün sâlih kullarını görüp gözetir.” (el-A‘râf, 196)

(Üç defâ:) “Yüz çevirirlerse, de ki: Allah bana yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O’na tevekkül ederim. O yüce Arş’ın sahibidir.” (et-Tevbe, 129)

(Üç defâ:) İsmi sayesinde yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın adıyla. O her şeyi işitir ve bilir. (Ebû Dâvud, Edeb, 101/5088)

Güç ve kuvvet ancak yüce ve azamet sahibi Allah’ın tevfîki iledir. Allah, Efendimiz Muhammed’e, âline ve ashâbına tam olarak ve çokça salât u selâm eylesin! Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.

Yâ Allah, yâ Nûr, yâ Hak, yâ Muîn, beni nûrunla kuşat, bana ilminden öğret, beni Sen’in sırlarına âşinâ kıl, bana Sen’den gelen şeyleri duyur, benim gören gözüm ol. Şüphesiz Sen her şeye kâdirsin.