ED’İYE VE EZKÂR

ED’İYE VE EZKÂR

Mahmut Sami Ramazanoğu Hazretleri’nin kıymetli eseri “Dualar ve Zikirler” kitabı “Ed’iye ve Ezkar” bölümü…

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

Allah’ım, Sen Melik’sin, Hayy u Kayyûm’sun. Kendinden başka ilâh olmayan apaçık bir Hak’ın.

Sen benim Rabbimsin, beni Sen yarattın. Ben Sen’in kulunum, ezelde Sana verdiğim sözümde ve vaadimde hâlâ gücüm yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden sana sığınırım.

Bana lutfettiğin nimetleri yüce huzurunda minnetle anar, günahımı itiraf ederim. Benim günahlarımı affet; şüphe yok ki günahları Sen’den başka affedecek yoktur.

Allah’ım, Sen’in kendini hamdettiğin şekilde Sana çokça ve dâimâ hamd olsun; bütün mahlûkâtının yapmasını hak ettiğin hamdlerin kat kat fazlasıyla, yüzünün celâline ve kudretinin azametine yaraşır şekilde her an ve her nefes ilmindeki şeyler adedince Sana hamd olsun, ey Yüce Mevlâ’mız.

Yarattıkları sayısınca, kendisinin râzı olacağı kadar, arşının ağırlığınca, bitip tükenmeyen kelimeleri adedince ve ilminin çokluğu nisbetinde ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim.

Her an ve her nefes, mîzân dolusunca, ilâhî ilmin çokluğu nisbetinde, Allah’ın râzı olacağı şekilde, nîmetler sayısınca ve Arş ağırlığınca “Sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallahu vallahu ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm: Allah’ı tesbih ederim, hamd O’na mahsustur, Allah’tan başka ilâh yoktur, Allah en büyüktür, güç ve kuvvet ancak yüce ve büyük olan Allah’ın yardımıyladır” derim.

Allah’ım, her an ve her nefes, Allah’ın ilmine dâhil olan şeyler adedince Efendimiz Muhammed’e ve âline salât u selâm eyle ve onları mübârek kıl.

Sen’i tesbih ederim ey yüceler yücesi Azîm. Sen’i tesbih ederim ey kerem sahibi Kayyûm. Sen’i tesbih ederim ey Kâdir. Sen’i tesbih ederim ey Muktedir. Sen’i tesbih ederim ey gizli ve açık her şeyi bilen. Bizi kendi elinle (büyük bir ihtimamla) yarattın ve bizi yarattıklarının pek çoğundan üstün kıldın. Sana hamd olsun ey Rabbimiz, Sen hayır ve bereketi çok olansın ve çok yücesin. Sen’den bizi mağfiret etmeni istiyoruz ve Sana yönelip tevbe ediyoruz.

Allah’ım Sen Evvel’sin, Sen’den önce hiçbir şey yoktur, Sen Âhir’sin, Sen’den sonra da hiçbir şey yoktur. Sen vezîri ve yardımcısı olmayan Kâdir’sin. Sen müşâviri olmayan Müdebbir’sin, her şeyi düzenler yönetirsin. Allah kudretiyle istediği her şeyi yapar. İzzetiyle istediği her şeye hükmeder.

Allah’ım, Sen’in verdiğine mâni olacak yok, Sen’in engellediğini verecek yok, takdir ettiğin şeyi geri çevirecek yok, hükmettiğini değiştirecek yok, doğru yola gelmesine yardım etmediğini hidâyete erdirecek yok, hidâyete erdirdiğini saptıracak yok, zorlaştırdığını kolaylaştıracak yok, kolaylaştırdığını da zorlaştıracak yoktur.

Allah’ım, samedâniyetin, vahdâniyetin, ferdiyetin, açık ve parlak izzetin ve geniş rahmetinle kulaklarımızda nûr, kalblerimizde nûr yaratmanı ve bizi nûr kılmanı istiyoruz.

Allah’ım, bize açık ve gizli nîmetler (kalbî güzellikler) ver.

Dînimiz husûsunda Allah bize yeter, dünyâmız husûsunda Allah bize yeter. En büyük kuvvet sahibi olan Allah, taşkınlık yapanlara karşı bize yeter. Şiddet ve kuvvet sahibi olan Allah, kötü tuzaklar kuranlara karşı bize yeter. Rahîm olan Allah hesap esnâsında bize yeter.

Allah bana yeter, O’ndan başka ilâh yoktur, O’na tevekkül ettim ve O yüce Arş’ın Rabbidir.

Allah’ım, ey Rahîm, ey Vedûd, ey şerefli Arş’ın sahibi, ey Mübdî, ey Mu‘îd.

Ey istediği her şeyi yapan; Arş’ın her tarafını dolduran cemâlinin nûru hürmetine Sen’den niyaz ediyoruz.

Bütün mahlûkâtına güç yetirdiğin kudretin hakkı için ve her şeyi kaplayan rahmetinle Sen’den istiyoruz.

Sen’den başka ilâh yoktur, ey yardım eden, bana yardım et, ey yardım isteyenlerin yardımcısı!

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

“Allah, O’ndan başka ilâh yoktur.

O, Hayy’dir, Kayyûm’dur.

Kendisine ne uyuklama gelir ne de uyku.

Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur.

İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir?

O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O’na hiçbir şey gizli kalmaz.)

O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi bilemezler.

O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır.

Onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez.

O, yücedir, büyüktür.” (el-Bakara, 255)

Allah’ım, beni, Sen’den korkmayan ve kendini her şeyden emin gören bütün varlıklardan emniyette kıl ve her şeyi kendi Zât-ı Şerîf’inden korkut. Korkup çekindiğim şeylerden beni emin kıl. Sen her şeye kâdirsin.

(Üç defâ: Ey ayıpları örten Settâr, benim ayıplarımı da ört); zâtını gizlediğin setrin ile ört.

Hiçbir göz Sen’i göremez ve hiçbir el Sana ulaşamaz. Allah Efendimiz Muhammed’e, âline ve ashâbına salât u selâm eylesin. Rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi.

Mülk ve melekûtun sahibinin korumasına girdim. İzzet ve ceberût (üstünlük, gâlibiyet) sahibi Allah’a sarıldım.

Hiçbir zaman uyumayan ve ölmeyen Melik, Hayy, Kayyûm ve Halîm’e tevekkül ettim.

Allah’ın korumasına girdim, Allah’ın muhâfazasına girdim, Allah’ın emânına girdim.

Kâf-hâ-yâ-ayn-sâd hakkı için kifâyet olundum.

Hâ-mîm-ayn-sîn-kâf ve “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-Aliyyi’l-Azîm” hakkı için himâye olundum.

Allah’ım, kudretinin korumasıyla beni düşmanların tuzaklarından koru.

Lutfunla beni kötülerin suikastından kurtar.

Kuvvetlilerin kahrından, zâlimlerin zulmünden, hasetçi idârecilerin tuzağından, fesatçı kötülerin iftiralarından, zarar veren şerlilerin aleyhime gülmelerinden Sana sığınırım.

Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.

Allah’ım, ölümü hayâta tercih ettirecek belâdan/malın az olup âilenin kalabalık olmasından, dünyevî ve uhrevî kötülüğe sebep olan ve helâke sürükleyen hâllerden, âkıbetin kötü olmasından ve buna yol açan ahvâlden ve bir de düşmanlarımızı sevindirecek belâlara uğramaktan Sana sığınırız.

Allah’ım, bizi gadabınla öldürme, azâbınla helâk etme, bunlardan önce bize âfiyet ver.

(Üç defâ: Ey ayıpları örten Settâr, benim ayıplarımı da ört); zâtını gizlediğin setrin ile ört, rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi.

Allah’ım, azgınlık ve taşkınlıktan, felçten, âniden gelen karanlık fitnelerden ve dar geçimden Sana sığınırız.

Allah’ım, bizi en geniş ve en hoş yaşantı ile, en mes’ûd ve en uzun ömürle ve en faydalı azıkla rızıklandır.

Allah’ım, bizi geniş affınla affeyle, fazlınla bize yumuşak davran, hemen cezâlandırma. Sen’i hamdinle tesbih ederim Allah’ım. Sen’i hakkıyla senâ edemem, Sen kendini nasıl senâ ettiysen öylesin. Sana sığınan azîz ve gâlib olur, Sen’in senân yücedir, Sen’in ordun yenilmez, Sen’in vaadinden dönülmez ve Sen’den başka ilâh yoktur.

Allah’ım, faydasız ilimden, korku ve saygı duymayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul olmayan duâdan Sana sığınırız.

Allah’ım, biz kendi kendimize zulmettik, bizim büyük ve küçük günahlarımızı mağfiret eyle, onları Sen’den başka mağfiret edecek yoktur. Buyur, Sana itaat ederek ve Sen’i râzı etmek için koşarak geldim Allah’ım, bütün hayırlar Sen’in elindedir. Sen’den mağfiret diliyoruz Allah’ım ve Sana tevbe ediyoruz. İndirdiğin kitaplara inandık ve tasdik ettik Allah’ım. Gönderdiğin peygamberlere inandık ve tasdik ettik Allah’ım. Allah’ım, Sen’in sırlarını anlamayı nasîb eyle ve bize nûrlarının elbiselerini giydir. Ey Nurların Nûru, ey Lâtîf, ey Settâr; Efendimiz, nebîlerin kandili, evliyânın nûr kaynağı Muhammed’e salât etmeni ve varlığımızı irfan feleğine yükseltmeni istiyoruz, yâ Allah, yâ Nûr, yâ Ğafûr.

(Üç defâ) Yâ Hafîz, bizi muhâfaza eyle!

(Yedi defâ) “Onlara merhametli Rabb’in söylediği selâm vardır.” (Yâsîn, 58)

(Üç defâ) “…Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir.” (el-Bakara, 137)

O Allah ki O’ndan başka ilâh yoktur, O’na tevekkül ettim ve O yüce Arş’ın Rabbidir.

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

O Allah ki O’ndan başka ilâh yoktur. er-RAHMÂN, er-RAHÎM, el-MELİK, el-KUDDÛS, es-SELÂM, el-MÜ’MİN, el-MÜHEYMİN, el-AZÎZ, el-CEBBÂR, el-MÜTEKEBBİR, el-HÂLIK, el-BÂRİ’, el-MUSAVVİR, el-ĞAFFÂR, el-KAHHÂR, el-VEHHÂB, er-REZZÂK, el-FETTÂH, el-ALÎM, el-KÂBID, el-BÂSIT, el-HÂFID, er-RÂFİ’, el-MU’İZZ, el-MÜZİLL, es-SEMİ’, el-BASÎR, el-HAKEM, el-ADL, el-LÂTÎF, el-HABÎR, el-HALÎM, el-AZÎM, el-ĞAFÛR, eş-ŞEKÛR, el-ALİYY, el-KEBÎR, el-HAFÎZ, el-MUKÎT, el-HASÎB, el-CELÎL, el-KERÎM, er-RAKÎB, el-MÜCÎB, el-VÂSİ‘, el-HAKÎM, el-VEDÛD, el-MECÎD, el-BÂİS, eş-ŞEHÎD, el-HAKK, el-VEKÎL, el-KAVİYY, el-METÎN, el-VELİYY, el-HAMÎD, el-MUHSÎ, el-MÜBDÎ, el-MU‘ÎD, el-MUHYÎ, el-MÜMÎT, el-HAYY, el-KAYYÛM, el-VÂCİD, el-MÂCİD, el-VÂHİD, es-SAMED, el-KÂDİR, el-MUKTEDİR, el-MUKADDİM, el-MUAHHİR, el-EVVEL, el-ÂHİR,

ez-ZÂHİR, el-BÂTIN, el-VÂLÎ, el-MÜTEÂLÎ, el-BERR, et-TEVVÂB, el-MÜNTEKIM, el-AFÜVV, er-RAÛF, MÂLİKÜ’L-MÜLK, ZÜ’L-CELÂLİ ve’l-İKRÂM, el-MUKSİT, el-CÂMİ‘, el-ĞANİYY, el-MUĞNÎ, el-MÂNİ‘, ed-DÂRR, en-NÂFİ‘, en-NÛR, el-HÂDÎ, el-BEDΑ, el-BÂKÎ, el-VÂRİS, er-REŞÎD, es-SABÛR, ki yerde ve gökte O’nun misli gibi bir şey yoktur, O işitir ve görür. Allah bize yeter ve O ne güzel vekildir, ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır. Mağfiretini istiyoruz ey Rabbimiz, dönüş Sanadır.

Allah’ım, Sen Allah’sın ki Sen’den başka ilâh yoktur, yalnızca Sen varsın. Sen’in ortağın yoktur, Muhammed Sen’in kulun ve Rasûl’ündür. Güç ve kuvvet ancak yüce ve büyük olan Allah’ın tevfîki iledir.

Ey dünyâda Rahmân, âhirette Rahîm ismiyle tecelli eden Allah’ım, bizi affeyle, mağfiret eyle ve bize rahmet eyle! Sen bizim Mevlâ’mızsın, bize kâfirlere karşı yardım eyle, Sen merhametlilerin en merhametlisisin.

Şifâ veren Allah’ın ismiyle, O Allah’tır. Kâfî (her şeye yeten) Allah’ın ismiyle, O Allah’tır. Muâfî (âfiyet veren) Allah’ın ismiyle, O Allah’tır.

İsmi sâyesinde yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremediği Allah’ın adıyla, O işitir ve bilir.

Allah’ım, dîn husûsunda, dünyâda ve âhirette bize hoş, sıhhatli, âfiyet ve selâmet üzere bir hayat yaşat, Sen her şeye kâdirsin. “…Allah en hayırlı koruyucudur. O, acıyanların en merhametlisidir.” (Yûsuf, 64) “Allah onları arkalarından kuşatmıştır. Hakikatte o (yalanladıkları, aslı) Levh-i Mahfûz’da bulunan şerefli Kur’ân’dır.” (el-Burûc, 20-22) Allah ne güzel koruyucudur.

(Üç defâ) Yâ Hâfız, bizi muhâfaza eyle!

Allah’ım, bizi hayatta bıraktığın müddetçe önümüzdeki, arkamızdaki, sağımızdaki, solumuzdaki bütün düşmanlarımızdan ebediyyen muhâfaza eyle! “Ona önünden de ardından da bâtıl gelemez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah’tan indirilmiştir” (Fussılet, 42) diye tavsîf ettiğin yüce kitabını muhâfaza ettiğin şekilde bizim dînimizi de koru.

Allah’ım, hakkında “Kur’ân’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz muhâfaza edeceğiz.” (el-Hicr, 9) buyurduğun Zikr’i koruduğun şekilde bizi de bütün düşmanlarımızdan muhâfaza eyle!

“Ve (semâyı) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk.” (es-Sâffât, 7)

“Biz onları gözetim altında tutuyorduk.” (el-Enbiyâ, 82)

“Biz, semâyı korunmuş bir tavan gibi yaptık…” (el-Enbiyâ, 32)

“…Onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” (el-Bakara, 255)

“O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir…” (el-En’âm, 61)

“Yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, Azîz ve Alîm olan Allah’ın takdiridir.” (Fussılet, 12)

“Hakikatte o (yalanladıkları, aslı) Levh-i Mahfûz’da bulunan şerefli Kur’ân’dır.” (el-Burûc, 21-22)

“Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır…” (er-Ra’d, 11)

Allah’ım, Sen’in kulun, kulunun oğlu ve peygamberin Ya’kûb, “…Allah en hayırlı koruyucudur. O, acıyanların en merhametlisidir.” (Yûsuf, 64) buyurarak Sen’den ne ile kendisini korumanı istediyse, ben de onunla Sen’den beni korumanı istiyorum.

Allah’ım, bizi gözünle koru, hıfzınla muhâfaza eyle, ey kâdir olanların en keremlisi ve ey merhametlilerin en merhametlisi.

Bize kötülük düşünenlerin hepsini “Allah bana yeter, O ne güzel vekildir” ile attım, Kâf-hâ-yâ-ayn-sâd ile, Hâ-mîm-ayn-sîn-kâf ile attım, hiç ölmeyen ve dâimâ diri olan Allah’a tevekkül ile attım. “…Vekil olarak Allah yeter” (en-Nisâ, 81), O, merhametlilerin en merhametlisidir.

“…Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, O’nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut Allah, bana bir rahmet dilerse, onlar O’nun bu rahmetini önleyebilirler mi? De ki: Bana Allah yeter. Tevekkül edenler, ancak O’na güvenip dayanırlar.” (ez-Zümer, 38)

“…Allah bana yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O’na güvenip dayanırım. O yüce Arş’ın sahibidir.” (et-Tevbe, 129)

Allah, Efendimiz Muhammed’e, âline ve ashâbına salât eylesin! Âmîn!..

Azîz ve Cebbâr olan Allah’tan başka ilâh yoktur.

Vâhid ve Kahhâr olan Allah’tan başka ilâh yoktur.

Melik ve Settâr olan Allah’tan başka ilâh yoktur.

Kebîr ve Müteâl olan Allah’tan başka ilâh yoktur.

Allah’tan başka ilâh yoktur. Bizi dünyanın âfatlarından ve âhiretin azâbından kurtar!

Allah’tan başka ilâh yoktur. Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür.

Ey Ahad (Her yönden bir tek olan), Ey Ahad, Ey Ahad

Enes b. Mâlik der ki:

Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem– bana şu duâyı öğretti ve buyurdu ki:

«– Kim her sabah bu duâyı okursa hiç bir kimse ona zarar veremez.»

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

İsimlerin en hayırlısı olan Allah ismiyle.

Yer ve göğün Rabbi Allah’ın ismiyle.

İsmi sayesinde yerde hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın adıyla.

Kâfî (her şeye yeten) Allah’ın ismiyle.

Muâfî (âfiyet veren) Allah’ın ismiyle.

İsmi sâyesinde yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremediği Allah’ın adıyla, O işitir ve bilir.

Kendim ve dînim üzerine bismillâh.

Ehlim ve malım üzerine bismillâh.

Rabbimin bana verdiği her şey üzerine bismillâh.

Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Korktuğum ve çekindiğim şeylerden Allah’a sığınırım.

Allah Rabbimdir, O’na hiçbir şeyi ortak koşmam. Sana sığınanlar azîz ve gâlip olur, Sen’in senân yücedir, isimlerin mukaddestir ve Sen’den başka ilâh yoktur.

Allah’ım, bütün inatçı zorbalardan, azgın, inatçı ve kaypak şeytandan, kötü kaderden, nefsimin şerrinden, perçeminden tuttuğun her canlının şerrinden Sana sığınırım. Şüphesiz Rabbim dosdoğru yol üzeredir.

Allah’ım, nasıl azametinle ihsân edenlerin çok ötesinde lutfediyorsan, nasıl kudretinle bütün büyüklerin üzerinde isen, nasıl yerin altındakileri Arş’ının üzerindekileri bildiğin şekilde biliyorsan, nasıl sadırlardaki vesveseler Sen’in yanında alenî şeyler gibiyse, nasıl açık sözler Sen’in ilminde sır gibiyse, her şey Sen’in azametine boyun eğiyor, bütün güç sahipleri Sen’in güç ve otoriten karşısında boyun eğiyorsa, nasıl dünya ve âhiret işleri Sen’in elinde ise, sabah ve akşam içine düştüğüm bütün gam, keder ve üzüntülerden bana bir çıkış ve kurtuluş yolu ihsân eyle!

Allah’ım, günahlarımı affetmen, hatâlarımı görmezden gelmen, çirkin amellerimi örtmen; beni Sen’den hak etmediğim ve elde edemeyeceğim şeyleri isteme husûsunda ümidlendirdi.

Güven içinde Sana duâ ediyorum, ünsiyet içerisinde Sen’den istiyorum, Sen bana dâimâ ihsanlarda bulunuyorsun, ben ise Sen’inle aramdaki husûslarda kendime kötülük ediyorum.

Sen benden müstağnî olduğun hâlde nimetler vererek bana muhabbetini gösteriyorsun, ben ise Sana son derece muhtaç olmama rağmen günahlar işleyerek (âdetâ) Sana buğzumu ızhâr ediyorum. Benim gibi alçak bir kula Sen’den daha lutufkâr davranan kerim bir Mevlâ bilmiyorum. Lâkin Sana olan güvenim, beni Sana karşı cür’etkâr olmaya sevketti.

Sen’in cömertliğinden, kereminden, ihsânından ve lutfundan; Muhammed’e ve âline salât etmeni istiyorum, bana lutfunla kurtuluş ve selâmet kapısını açmanı istiyorum, kudretinle hüzün ve keder kapısını bana kapatmanı istiyorum. Beni göz açıncaya kadar bile nefsime bırakma ki âciz duruma düşmeyeyim, insanlara da bırakma ki zâyi edilmeyeyim. Rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi. (İbşihî, el-Müstatraf, Beyrut, 1986, II, 538)